HAZRETİ FATIMA’NIN ÇEYİZİ
On dört asır öncesinin insanının ihtiyacı, ev eşyası, yaşam tarzı, hayat şartları günümüz insanıyla elbette farklıdır.

Bugünün en fakir insanının bile beğenmediği bir ev eşyası, o gün konfor sayılabilirdi. İnsan fiziğinde, insanın ruhsal ve fiziksel ihtiyacında, insanın yaratılışında, fıtratında, özde bir farklılık yoktur. Değişen anlayıştır, bilimdir, teknolojidir. Gelişen teknolojinin getirdiği imkânlar, günümüz insanının yaşam kalitesini ve konforunu yükseltirken; telaşını artırdı, özgürlünü kısıtladı, insanî değerlerini yozlaştırdı, bencilleştirdi, sadelikten uzaklaştırdı, hareketsizleştirip hantallaştırdı.
Evet, bir- iki odalı toprak damlı evlerden, yüz seksen metre karelik, beş odalı betonarme evlere geçildi. Ottan örme hasırlardan, hayvan postu minderlerden, yumuşak ve rahat koltuklara terfi edildi. Bir devenin taşıyabildiği ev eşyaları, kamyonlarla taşınamayacak şekilde çoğaldı. Evler; koltuklarla, kanepelerle, vitrinlerle bezendi, ipek perdeler asıldı. Mutfaklar, beyaz eşyayla, elektrikli ev aletleriyle doldu taştı.
Artık insanlar, ev eşyasıyla yatar, ev eşyasıyla kalkar oldu. Her yıl çıkan yeni modeller, insanları tüketime zorluyor, almaya yöneltiyor. Ömürler, ev yapmak ve ev eşyası almak için harcanıyor. Bulaşık ve çamaşır makineleri, soğutucular, robotlar, diğer elektrikli ev aletleri, ev kadınlarını emekliye ayırdı. Televizyonlar, bilgisayarlar, dünyayı evin içine taşıdı. Marketler, bankalar, gazeteler, kütüphaneler, eğitim araçları, eğlence merkezleri, artık bir tuş kadar yakın oldu.
Basit ve sade bir hayat, acaba bu konforlu hayattan huzurlu muydu? Evet, fakir-zengin arasında bu kadar uçurum yoktu, insanlar birbirine bu kadar imrenmiyordu. O zaman bunca eşya için borçlanıp strese girmek, ev eşyası için düğünleri ertelemek, bunca eşyaları sığdırmak için geniş evler aramak derdi yoktu. O sebeple insanlar daha huzurluydu.
Günümüzdeki yeni evlenen bir çiftin kamyonların zor taşıdığı, evlerin zor aldığı eşyalarının yanında, Fatıma annemizin ev eşyalarının ne kadar mütevazi, ne kadar basit ve sade olduğunu anlatmak ve yeni nesilleri biraz düşünmeye sevk etmek için, Hazreti Fatıma (RA.) validemizin tek odalı evine sizi götürmek ve çeyizini sizlere tanıtmak istiyorum:
Bir adet su tulumu ve bir adet toprak testi,
Bir adet saçaklı halı ve bir adet alacalı yemen kilimi,
Bir adet hurma yaprağından örülmüş sedir veya hasır,
Bir adet hurma lifinden yapılmış yatak,
Bir adet koç post ve meşinden bir su bardağı,
İki adet el değirmeni ve bir elek,
Bir adet yemen işi alacalı elbise ve bir havlu,
Bir adet kadife yorgan ve üç adet minder.
Evet, yukarda saydığımız eşyalar, bir yolcunun devesinde taşıyabileceği hafiflikte, bir odanın içinde görünmeyecek sadelikte, en zaruri ihtiyacı giderecek basitlikte bir çeyizdir. O Peygamber kızının, o azıcık eşya ile sade bir hayatı vardı ve mutluydu. O halde günümüz insanı, bu kadar eşya, bu kadar rahatlık ve konfor içinde neden mutsuz, huzursuz ve doyumsuz? Düşünmeliyiz.
Evet, bugün evlilik için alınan eşyalar, yıllarımızı alacak borçlanmalar, kız ve oğlan evi arasında yapılan eşya pazarlıkları, tartışmalar, dayatmalar, maalesef mutluluğumuza değil, mutsuzluğumuza yol açmaktadır.
“İki gönül bir olursa samanlık seyran olur” demiş atalar. O halde Fatıma annemizin o basit eşya içerisindeki mutluluğunu düşünerek, saadetin eşyada değil anlayışımızda olduğunu bilmeliyiz. Karı- koca veya dünürler arasında birbirimize eşya dayatmaktan ve ısrarcı olmaktan vazgeçmeliyiz.
0 Yorum